Yazarlar: T. Gökmen BOLAYIR, MBA – Pelinsu BÜYÜKSARAÇ – Bolayır & Doğançelik Avukatlık Bürosu

Global iş dünyasındaki gelişmeler doğrultusunda ülkemizde de girişim sermayesi desteklerinin artması ile birlikte Melek Yatırımcıların potansiyeli olan şirketleri keşfetmesi ile yatırım yapmalarının desteklenmesi gibi etkenler startuplar’ın sayıca artmasına ve bu tarz şirketlere yapılacak yatırımların önem kazanmasına sebep olmuştur. Şirketler; yeni yatırımcılardan gelecek yatırımların şirket sermayesine ekleme, piyasadaki gelişmelere yetecek kurulu kapasiteye tam ve doğru zamanda sahip olabilme veya mevcut sermayenin artan iş hacmini karşılayamadığının fark edilmesiyle piyasadaki mevcut durumunu koruyabilme gibi amaçlarla genişlemeye yönelik yatırımlar yapabilmek ve en nihayetinde şirketin mali yapısını güçlendirmek için sermaye artırımı yoluna gitmektedirler. Sermaye artırımı bir ortağın diğer ortak/ortaklardan daha fazla ödeme yapmayı kabul etmesi halinde de tercih edilmektedir. Bu sayede diğer ortak/ortaklardan daha fazla ödeme yapmayı kabul ve taahhüt eden şirket ortağının şirketteki hisse oranı değişmemekte ve şirket ortaklık yapısı bozulmadan şirkete sermaye kazandırılmaktadır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 456. vd maddeleri uyarınca sermaye artırımı; sermaye taahhüdü yoluyla artırım, iç kaynaklardan sermaye artırımı ve şarta bağlı sermaye artırımı olarak üç başlık altında incelenmektedir. İç kaynaklardan sermaye artırımı yapılmadığı sürece, sermaye artırımı için payların nakdi bedelleri tamamen ödenmiş olmalıdır. Ancak, sermayeye oranla önemli sayılmayan tutarların ödenmemiş olması sermaye artırımını engellememektedir.

Sermaye artırımı kararını verecek olan merci esas sermaye sisteminde Genel Kurul, kayıtlı sermaye sisteminde ise Yönetim Kuruludur. Bu doğrultuda şirket esas sözleşmelerinde değişiklik yapılması gerekmektedir. Sermaye artırımına karar verildi ise Yönetim Kurulunun sermaye artırımı ile ilgili bir beyan hazırlayıp, imzalama yükümlülüğü bulunmaktadır. Hazırlanan beyanda; sermaye artırımı için nakdi sermaye taahhüt ediliyorsa, artırılan kısmın tamamen taahhüt edildiği, kanun veya esas sözleşme gereğince ödenmesi gereken tutarın ödendiği belirtilmelidir. Şayet ayni sermaye konuluyor veya bir ayın devralınıyorsa bunlara verilecek karşılığın uygun olduğu; devralınan ayni sermaye, aynın türü, değerlendirmenin yöntemi, isabeti ve haklılığı; bir borcun takası söz konusu ise, bu borcun varlığı, geçerliliği ve takas edilebilirliği; sermayeye dönüştürülen fonun veya yedek akçenin serbestçe tasarruf olunabilirliği; gerekli organların ve kurumların onaylarının alındığı; kanuni ve idari gerekliliklerin yerine getirildiği; rüçhan hakları sınırlandırılmış veya kaldırılmışsa bunun sebepleri, miktarı ve oranı; kullanılmayan rüçhan haklarının kimlere, niçin, ne fiyatla verildiği hakkında belgeli ve gerekçeli açıklamalar yer almalıdır.

İç kaynaklardan gerçekleşen sermaye artırımında ise hazırlanacak olan beyanda; iç kaynaklardan yapılan sermaye artırımının hangi kaynaklardan karşılandığı, bu kaynakların gerçekliği ve şirket malvarlığı içinde var oldukları konusunda garanti verilir. Şartlı sermaye artırımı söz konusu ise, şartlı sermaye artırımının ve uygulamasının kanuna uygunluğu belirtilir.

Sermaye artırımından bahsettikten sonra emisyon primi kavramının irdelenmesi de yerinde olacaktır. Şirketlerin, kuruluşlarında ya da sermaye artırımlarında çıkardığı payların, itibari değerlerinin üzerinde bir bedelle ihracı durumunda elde edilen olumlu fark olarak tanımlanabilecek olan emisyon primi şirket kuruluşunda ya da sermaye artırımında gündeme gelecektir. TTK’nın 347. maddesi uyarınca; itibarî değerinden aşağı bedelle pay çıkarılamaz, payların itibarî değerinden yüksek bir bedelle çıkarılabilmeleri için esas sözleşmede hüküm veya Genel Kurul kararı bulunmalıdır, denilmektedir. Kayıtlı sermaye sistemini söz konusu olduğunda yüksek bedelle pay çıkarma yetkisi Yönetim Kuruluna tanınabilecektir.

TTK’nın 519. maddesi uyarınca; Yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan primin, çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış bulunan kısmının genel kanuni yedek akçeye ekleneceği öngörülmüştür. Görüleceği üzere emisyon primi genel kanuni yedek akçe olarak değerlendirilmektedir. Yine aynı kanun hükmünün devam eden fıkralarında düzenlendiği üzere; genel kanuni yedek akçe sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşmadığı takdirde, sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemler alınması için kullanılabilmektedir.

Şirketin maddi kaynak ihtiyacının mevcut ortakların dışındaki üçüncü kişilerden sağlanacağı durumlarda yeni payların emisyon primi ile çıkarılması halinde yeni ortaklık yapısı daha kolay şekillendirilebilecek ve mevcut ortakların ortaklık hakları üzerindeki olumsuz etkiler azaltılabilecektir. Eski pay sahiplerinin de pay oranları korunabilecek, ortaklığa yeni bir pay sahibinin katılması da durumu değiştirmeyecektir.

Sonuç olarak; sermaye artırımı ve beraberinde gelen emisyon primi şirket birleşmelerinde, devirlerinde veya dışardan yeni ortak alımlarında önem kazanmaktadır. Emisyon primli paylar; startup şirketlerine güçlü bir mali yapı sağladığı gibi, şirket malvarlığındaki fazla bulunan mevcut değerlerin nakde dönüşmesi ile şirket sermayesine katkı sağlamaktadır. Ayrıca emisyon primleri Kurumlar Vergisi Kanunu’nun ilgili maddesi uyarınca kurumlar vergisinden de müstesna tutulmaktadır. Bahsedilen özellikleriyle sermaye artırımı ve düzenlenen emisyon primleri startuplar’ın mevcut pay oranlarının korunması, yeni yatırımlar ile pay oranlarının artırılması ve şirket dışı üçüncü kişilerden sağlanacak yatırımlar ile mevcut ortaklık paylarında yaşanabilecek eksikliklerin en aza indirgenebilmesi faydaları bakımından oldukça kullanışlı bir kurum olarak değerlendirilmektedir.