Yazarlar: Taceddin KALKAN – Olcayto DOĞANÇELİK, MBA – Bolayır & Doğançelik Avukatlık Bürosu

 I.GİRİŞ

Akıllı sözleşmeler (smart contracts), insanlığın yüzyıllardır karşılıklı irade beyanlarıyla meydana getirdikleri geleneksel sözleşmelerin teknolojiyle birleşmesi, çağa uygun hale getirilmesi ve geleneksel sözleşmelerin bünyesinde barındırdığı güven sorunlarının çözülmesinin amaçlanması ile ortaya çıkmıştır. 

Türk hukukunda sözleşmeler hukukunun temelini “sözleşme serbestisi” oluşturmakla birlikte Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) 27. maddesi uyarınca tarafların kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler akdetmesi mümkün değildir. Bu kapsamda belirtmek gerekir ki tarafların TBK’da çizilen bu sınırlara uygun olarak diledikleri gibi -dilerlerse bir yazılım üzerinden- sözleşme akdetmelerinin mümkün olduğu söylenebilir. Geleneksel sözleşmeler öneri-kabul beyanlarının karşılıklı açıklanmasıyla kurulmuş olurken akıllı sözleşmelerde ise taraflar bir sözleşme yapma konusunda anlaşmış olsalar dahi akıllı sözleşmelerin çalışma mantığı “if this then that” (şu gerçekleşirse şöyle olsun) nedeniyle akıllı sözleşmelerin kurulma anı olarak tarafların irade beyanları değil akıllı sözleşme kodlarının temelini oluşturan durumun -yani şartın- ortaya çıktığı an esas alınacaktır.  Akıllı sözleşmelerin çalışma mantığını örneklemek ve geleneksel sözleşmelerle karşılaştırmak gerekirse; geleneksel bir sözleşme taraflardan birinin öneride bulunması ve karşı tarafın kabul etmesi ile kurulurken, akıllı sözleşmelerde “eğer otomat makinesine yeterli para girişi yapılırsa kahve hazırlansın” veya lojistik sektörü üzerinden bir örnek vermek gerekirse “ürünlerin taşındığı nakliye aracının sıcaklık değer ortalaması belirli değerin altına düşerse taraflar arasındaki sözleşmenin feshi” gibi durumlar dikkate alınacak ve bu noktada sözleşmenin kurulma aşaması akıllı sözleşmede belirtilen ilgili şartın gerçekleşme anı olacaktır.

II.AKILLI SÖZLEŞMELERİN ORTAYA ÇIKIŞI

Akıllı sözleşmelerin ortaya çıkışı Ethereum teknolojisi ile bağlantılıdır. Bu nedenle öncelikle blok zincir teknolojisini (blockchain) ardından Ethereum’u tanımlayıp çalışma mantığını özetledikten sonra akıllı sözleşmelerin ortaya çıkışını anlatmak yerinde olacaktır.

Blok zincir (blockchain), ağ üzerindeki çok sayıdaki kimliği bilinmeyen kişi tarafından güvenli şekilde tutulabilen, değiştirilemezlik özelliğine sahip veri tabanıdır.[1] Ethereum ise bir blokzincir olup Bitcoin teknolojisinin daha gelişmiş bir halidir. Ağ üzerindeki verileri güvenli bir şekilde dağıtıp senkronize bir şekilde kaydının tutulmasını sağlayan blok zincir, günümüzde birçok alanında kullanılıyor olmakla birlikte akıllı sözleşmeler, blok zincir teknolojisinin en önemli sonuçlarından birisidir ve blok zincir teknolojisinin karakteristik özellikleri olan değiştirilemezlik, şeffaflık, güvenlik ve en önemlisi aracısızlık gibi özellikleri bünyesinde barındırır. Akıllı sözleşmeler sanılanın aksine yeni bir kavram ya da teknoloji olmamakla birlikte ilk olarak tanımlanması Nick Szabo tarafından 1993 yılında gerçekleştirilmiş ve asıl gayenin hukuksal ve bununla iç içe olan iş anlaşmalarını e-ticaret protokolüne göre teknolojiyi kullanarak tasarlamak olduğu belirtilmiştir[2]. Szabo’nun teorisi, güven asimetrisini tamamen ortadan kaldıran, tarafların güvene ve aracılara ihtiyaç kalmadan açıkladıkları iradelerini zamanı geldiğinde ve şartları gerçekleştiğinde kendi kendine icra edebilen kontratların geliştirilmesi ve hizmete sunulması fikrini ifade etmektedir[3]. Szabo’nun bu teorisi akıllı sözleşmelerin yalın ve anlaşılır bir tanımı olmakla birlikte Szabo, akıllı sözleşmeleri en basit haliyle para atılan ve karşılığında ürün alınan otomatlara benzetmiştir. 

Teknoloji dünyasının blok zincir ile tanışması ise 2009 yılında Bitcoin ile olmuş ancak Bitcoin sadece aracısız elektronik para transferine odaklanmıştır. Akıllı sözleşmelerin blok zincir üzerindeki ilk kullanımı 2015 yılında gerçekleşmiş olup, bunda lokomotif olarak Bitcoin’den daha gelişmiş bir teknolojiye dayanan Ethereum protokolü rol oynamaktadır[4]. Vitalik Buterin tarafından geliştirilen Ethereum, Bitcoin’in temelini oluşturan blok zincir teknolojisini daha ileri bir noktaya taşımış ve Bitcoin’e nazaran sahip olduğu daha gelişmiş teknolojik temeller ile Nick Szabo’nun yaklaşık 22 yıl önce fikirsel temellerini attığı ve girişimlerde bulunduğu akıllı sözleşmelerin geliştirilmesine olanak sağlamıştır. Sonraki süreçte akıllı sözleşme uygulama özelliğine sahip onlarca blok zincir protokolü ve bunlara bağlı olarak geliştirilen birçok akıllı sözleşme oluşturulmuştur. 

III.AKILLI SÖZLEŞMELERİN ÖZELLİKLERİ

Teknoloji her geçen gün biraz daha gelişip toplumsal hayatımızda etkisini hissettirirken hukuk gibi toplumsal bir alanın da bundan nasibini almaması düşünülemeyecektir. Hukuk sistemleri nasıl ki toplumların uzun yıllardır sahip olduğu deneyimlerin ve gelişmelerin sonucu olarak değişim gösteriyorsa hukukun en ilkel alanlarından biri olan sözleşmelerin de teknoloji çağına ayak uydurarak gelişme göstermesi ve geleneksel sözleşmelerin bünyesinde barındırdığı eksikliklerin teknoloji ile giderilmeye çalışılması doğal bir sonuçtur. Akıllı sözleşmeler, yıllardır süregelen geleneksel sözleşme anlayışının eksikliklerini gidermeyi ve günlük hayatımızı kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda akıllı sözleşmeler çeşitli sektörlerde kullanılmakta olup bu durumun zamanla daha yaygın bir hale gelmesi beklenmektedir. Örnek vermek gerekirse gelecek yıllarda -yasal düzenlemelerin de gerçekleştirilmesiyle- noter onaylı ölüm belgesinin sunumu halinde sigorta faydalarının varislere geçmesi, önceden belirlenen şartların nakliye aşamasında gerçekleştirilmemesi halinde ürün teslimatına ilişkin sözleşmenin feshedilmesi, kira sözleşmelerinin akıllı sözleşme olarak hazırlanması, araç satış sözleşmelerinde sözleşme şartlarının gerçekleşmesi ile araç ruhsat ve plaka kayıtlarının ilgili kişinin üzerine geçmesi ve akıllı sözleşme ile belirlenen rizikonun gerçekleşmesi ile ödemenin otomatik olarak gerçekleştirilmesi”[5] gibi durumların hayatımızı kolaylaştırması olasıdır. Bu durumların tüm sektörlerde maliyetlerin düşmesi, daha az iş gücüne ihtiyaç duyulması, aracıların ortadan kaldırılması, veri akışının hızlanması, daha az risk ve daha yüksek güvenlik gibi olumlu sonuçlar doğurması beklenmekte ve bu hususlar akıllı sözleşmelere olan ilgiyi artırmaktadır.

Teknik yönünü irdelemek gerekirse, bilinenin aksine Ethereum teknolojisi kripto para transferinden ibaret değildir, birçok farklı amaç için kullanılması mümkündür. Bu fonksiyonlar kripto para transferini içererek veya bundan bağımsız şekilde herhangi bir dijital hizmetin farklı noktalardaki bilgisayarlar aracılığıyla verilmesi şeklinde tasarlanabilir. Bunu mümkün kılan ve Ethereum’un kripto para transferinden ibaret olmayıp farklı amaçlar için kullanılmasını ve hayatın her alanında kolaylaşmayı sağlayan ise akıllı sözleşmelerdir. Ethereum ağında her biri farklı noktada yer alan bilgisayarlar, Szabo’nun da örneklediği otomat makinelerine benzerlik göstermektedir[6]. Akıllı sözleşmelerin en temel ve geleneksel sözleşmelerden ayrılan özellikleri ise şu şekildedir:

1.Akıllı Sözleşmelerin İfası İçin Ek İşleme Gerek Yoktur

Akıllı sözleşmeler, kurulduktan sonra belirlenen şartların gerçekleşmesi halinde otomatik olarak uygulanmakta ve tarafların herhangi bir ek işlemine veya müdahalesine ihtiyaç duymamaktadır. Bu durum akıllı sözleşmelerin kurulması ve icrası aşamasındaki işlem maliyet ve masraflarını en aza indirmekte ve en önemlisi aracısız olarak gerçekleşmesi nedeniyle de aracı maliyetlerini ortadan kaldırmaktadır. Akıllı sözleşmelerin sahip olduğu bu özellik sigorta, emlak, finans ve bankacılık gibi aracı vasıtasıyla işlem yapılan sektörlerde ilgi çekici olma sebebidir.

2.Akıllı Sözleşmeler Şarta Bağlı Olarak Kurulmakta ve İfa Edilmektedir

Yukarıda da bahsedildiği üzere akıllı sözleşmelerin temel mantığını “if that then that” (yani belirlenen şartın gerçekleşmesi ile sözleşmede öngörülen sonucun kendiliğinden ortaya çıkması) olarak açıklayabiliriz. Bu durum akıllı sözleşmelerin şart unsurunu oluşturmaktadır. Tarafların akıllı sözleşmeyi hazırlarken belirledikleri şart gerçekleştiğinde, akıllı sözleşme programlandığı üzere sözleşmeyi kendiliğinden kurmaktadır.

3.Akıllı Sözleşmeler Kurulduktan Sonra Sözleşmede Değişiklik Yapılamamaktadır.

Blok zincir oluşturulduktan sonra üzerinde değişiklik yapılabilmesi mümkün değildir. Bu durum blok zincir üzerinde kurulan akıllı sözleşmeler için de geçerlidir ve akıllı sözleşmenin kurulduktan sonra değiştirilebilmesi mümkün değildir. Akıllı sözleşme onaylandıktan sonra değiştirilmesi, geri alınması ve taraflarca iptal edilmesi blok zincirin yapısı gereği mümkün değildir[7].

IV.AKILLI SÖZLEŞMELERİN HUKUKİ BOYUTU

Akıllı sözleşmeler her ne kadar geleneksel sözleşmelere teknolojik bir yorum katıyor olsa da temelinde hukuki açıdan çeşitli farklılıklar barındırmaktadır. Bu farklılıklardan bazıları taraflar için akıllı sözleşmeleri cazip kılıyor olsa da bazı hususlar açısından geliştirmeler gerektiği açıktır. Bu konuda en önemli husus, hukuk sistemine hakim olan yazılımcı sayısındaki azlık neticesinde hukuk normlarının akıllı sözleşmelere aktarımında yaşanan sorunlardır. Hukuk ve yazılım alanlarının temelinde birbirlerine olan uzaklığı akıllı sözleşmelerin gelişiminin önündeki büyük bir engeldir. Bu soruna yönelik yapılması gereken ise hukuk ve yazılım bilen, akıllı sözleşmeleri meydana getirirken hukuka olan hakimiyetini akıllı sözleşmede uygulayabilecek beyinler yetişmesidir. 

Akıllı sözleşmelerin teknik farklılıklarından dolayı geleneksel sözleşmelerde karşılaştığımız sözleşmenin ihlal edilmesi, temerrüt, ayıplı ifa, ifa tarih ve zamanı gibi sözleşmelere ilişkin durumlar akıllı sözleşmelerde farklı şekilde karşımıza çıkmakta ya da hiç çıkmamaktadır. Asıl sorun; akıllı sözleşmelerin hukuki açıdan sözleşme sayılıp sayılamayacağıdır. Daha sonra da değinileceği üzere akıllı sözleşmelere yönelik çoğu ülke mevzuatında hukuki düzenlemeler yapılmamış olup varlığı ve hukuki temeli bile doktrinde tartışmalı haldedir. Bu konuda belirtmek gerekir ki hukukumuzda da hakim olan sözleşme serbestisi ilkesi göz önüne alındığında akıllı sözleşmelerin hukuki açıdan bir sözleşme gibi sonuç doğurabileceğinin kabulü mümkündür. Ancak bu durumda karşımıza şekle bağlı sözleşmelerin varlığı çıkacaktır. Hukukumuzda her ne kadar serbesti bulunuyor olsa da şekle bağlı sözleşmeler de bulunmaktadır. Bu durumda akıllı sözleşmelerin hakim olduğu alanlar kapsamında düşünülecek olduğunda geçerliliği şekle bağlı sözleşmelere yönelik mevzuatta yer alan düzenlemelerin değiştirilmesi gerekeceği açıktır. Bir başka husus ise imza konusunda yaşanacak problemlerdir. Her ne kadar elektronik imza kullanımı hususunda düzenlemeler yapılabilecek olsa bile e-imza kullanımının yaygın olmaması, erişimin zor olması gibi hususlar akıllı sözleşmelerin uygulanabilirliğini ve tercih edilebilirliğini düşürecektir.

Belirtilen bu sorunlara rağmen akıllı sözleşmelerin, sözleşmenin oluşturulması ve uygulanması aşamalarındaki masrafları azaltacağı, sözleşmeye dayalı uyuşmazlık çıkma ihtimalini azaltıp hukuk sisteminin işleyişini hızlandıracağını da belirtmek gerekecektir.

V.AKILLI SÖZLEŞMELERE İLİŞKİN YASAL DÜZENLEMELER

Akıllı sözleşmelerin hukuki boyutuna değinilmiş olmakla birlikte diğer ülkelerin akıllı sözleşmelere olan bakışını, yapılan düzenlemeleri incelemek hukukumuzun bu alanda kendini geliştirebilmesi için de önem arz etmektedir. Zamanla daha çok uygulama alanı bulması beklenen akıllı sözleşmelere ilişkin sınırlı da olsa çeşitli devletler nezdinde yasal düzenlemeler gerçekleştirilmektedir. Belarus, 2017 yılında Dijital Ekonominin Geliştirilmesine İlişkin Kararnameyi uygulayarak akıllı sözleşmeleri yasallaştıran ilk ülke olmuştur. Belaruslu avukat Denis Aleinikov, kararname ile getirilen akıllı sözleşme hukuki konseptinin yazarı olarak kabul edilir[8]. ABD’nin Emtia Vadeli İşlemler Ticaret Komisyonu’nun (Commodity Futures Trading Commission; CFTC) akıllı sözleşmelere ilişkin Kasım 2018‘de yayınladığı rehberde, akıllı sözleşmelerin kullanım usul ve esaslarına göre bankacılık ve kara para aklama mevzuatı da dahil olmak üzere mevcut düzenlemelere tabi olabileceği ifade edilmiştir[9]. ABD’deki bazı eyaletler ise akıllı sözleşmelerin kullanımına ilişkin yasalar çıkarmıştır. Arizona eyaletinde yapılan yasal düzenlemeler çerçevesinde akıllı sözleşmelerin tanımı yapılmış ve varlığı hukuken kabul edilmiş[10], Nevada eyaleti de benzer yönde hukuki düzenlemelerde bulunmuş[11], Wyoming eyaleti ise benzer şekilde akıllı sözleşmeleri tanımlayarak yapılacak yasal düzenlemeler için uygun zemini hazırlamıştır[12].

VI: SONUÇ 

Teknolojiye bağlı olarak değişen dünya, bünyesinde bulunan ve yıllardır süregelen her duruma yönelik yeni çözümler üretmekte ve çağın gerekliliklerine ulaşmayı amaçlamaktadır. Geçmişte insanlık ilerlerken günümüzde teknoloji ilerler hale gelmiş, uygarlıklar değil teknoloji gelişir hale gelmiştir. Bu durumdan insanoğlunun ortaya çıktığı ilk günden bu yana karşılıklı iradeleriyle ortaya çıkararak meydana getirdikleri sözleşmeler de nasibini almış olup teknolojiye ayak uydurur hale gelmiştir. Son yıllarda, her geçen gün adından biraz daha fazla söz ettirir hale gelen akıllı sözleşmeler blok zincir teknolojisinin de gelişmesi ve tanınması ile büyük bir mesafe kat etmiş ve çeşitli sektörlerden ilgi görmüştür. Süreçlere yönelik çeşitli faydalar sağlama avantajı bulunduğu için ilgi uyandıran akıllı sözleşmeler bu avantajların beraberinde çeşitli soru işaretleri de uyandırmaktadır. Bu soru işaretlerinin en temeli akıllı sözleşmelerin ülkelerin yasalarına nasıl uyum sağlayacağıdır. Çeşitli ülke ve bölgelerde akıllı sözleşmelere yönelik tanımlamalarda bulunulmuş, yasal düzenlemelerin ilk adımı atılmış olup akıllı sözleşmelere olan ilginin artmasıyla birlikte ülkelerin bu kapsamda yapacakları yasal düzenlemeleri hızlandırmaları beklenmektedir. 

Sonuç olarak belirtmek gerekir ki; akıllı sözleşmeler her ne kadar hukuka uygunluk açısından sorunlar barındırıyor gibi gözükse de uyum süreçlerinin tamamlanıp gerekli yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi halinde hukuk düzeninde büyük bir yenilik olarak kendisine yer edinip uygulamasındaki kolaylık, zaman-masraftan tasarruf gibi avantajlardan dolayı taraflarca tercih sebebi olacağı noktasında kuşku barındırmamaktadır.

KAYNAKÇA

  1. TEVETOĞLU,Mete:ICO (ilk Dijital Para Arzı) ve Yatırımcının (Katılımcının) Korunması, Sektörel Bazda Tüketici Hukuku Uygulamaları 2020, 2020.
  2. https://tr.wikipedia.org/wiki/Nick_Szabo (Erişim Tarihi:04.02.2022)
  3. BROWNSWORD, Roger: “Regulatory Fitness: Fintech, Funny Money and Smart Contracts” , European Business Organization Law Review, 2019.
  4. Akıllı Sözleşme Raporu, Blockchain Türkiye, Temmuz 2021.
  5. ENZBERG,Donato Freiin, Blockchain: A Suitable Tool for Arbitraion?, https://iot.taylorwessing.com/blockchain-a-suitable-tool-for-arbitration/ (Erişim Tarihi: 25.12.2021)
  6. TEVETOĞLU, Mete : Ethereum ve Akıllı Sözleşmeler, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2021
  7. DUROVIC; LECH: “The Enforceability of Smart Contracts”, Italian Law Journal, 2019
  8. https://www.argument.by/en/practics/blockchain-and-digital-assets.php (Erişim Tarihi:29.11.2021)
  9. https://www.cftc.gov/sites/default/files/2018-11/LabCFTC_PrimerSmartContracts112718.pdf (Erişim   Tarihi:29.11.2021)
  10. https://www.azleg.gov/legtext/53leg/1r/bills/hb2417p.pdf (Erişim Tarihi:02.12.2021)
  11. https://www.nvbar.org/wp-content/uploads/NevadaLawyer_Aug2017_Blockchain-1.pdf (Erişim Tarihi:03.12.2021)
  12. https://wyoleg.gov/Legislation/2019/sf0125 (Erişim Tarihi:03.12.2021)