Yazarlar: Olcayto DOĞANÇELİK, MBA – Baran AFACAN – Bolayır & Doğançelik Avukatlık Bürosu

Ülkemizin en büyük sorunlarından biri olan trafik kazaları nedeniyle, her yıl binlerce insan hayatını kaybetmekte veya yaralanmaktadır. Güncel TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 2009-2018 yılları arasında meydana gelen 2 milyon trafik kazasında, 52 bin 95 kişi yaşamını yitirirken, 2 milyon 694 bin kişi yaralanmıştır. (1)

Trafik kazaları hasebiyle vuku bulan ölüm, yaralanma ve maddi-mameleki zararlar; hukuk çerçevesinde değerlendirildiğinde, anılan zararları hangi merciin teminat altına alacağı/karşılayacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu noktada öncelikle belirtmek gerekir ki, bahse konu rizikoları teminat altına alacak olan merci bakımından büyük önem arz eden teminatlar, mevzuatımızda dört ayrı başlık altında düzenlenmektedir. Bunlar, maddi zararlar teminatı, sağlık giderleri teminatı, sürekli sakatlık teminatı ve ölüm/ölüm dolayısıyla meydana gelen destekten yoksun kalma teminatıdır. Maddi zararlar teminatı, hak sahibinin zarar gören araçta meydana gelen değer kaybı dahil doğrudan malları üzerindeki azalmaya ilişkin bir teminattır. Sürekli sakatlık teminatı, üçüncü kişinin sürekli sakatlığı dolayısıyla ileride ekonomik olarak uğrayacağı maddi zararları karşılamak üzere öngörülen teminat iken; destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı, üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla ölenin desteğinden yoksun kalanların destek zararlarını karşılamak üzere öngörülmüş teminattır. Sağlık giderleri teminatı ise, genel anlamda üçüncü kişinin trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesini teminen protez organ bedelleri de dahil olmak üzere yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminattır. Söz konusu teminatlar, genel olarak 14.05.2015 tarihli ve 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları” kapsamında, vuku bulan bir trafik kazasında üçüncü şahıslarda maddi ve/veya bedeni zarara sebep olan aracın, Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (yaygın kısa tabiri ile “trafik sigortası”) poliçesi aracılığı ile sağlanmakta olup, zararın poliçede belirtilen meblağ sınırını aşması durumunda da, bakiye kısım için kusurlu araç sürücüsü ve işletenin malvarlığı sorumluluğuna gidilmektedir. Ancak, trafik kazaları nedeniyle ortaya çıkan sağlık giderlerinin/tedavi masraflarının teminatı ve hangi merci tarafından nasıl karşılanacağı konusu mevzuatımızda 2010’lu yılların başında yapılan değişiklikler ve aynı dönemdeki mütenakız yargı kararları hasebiyle tabiri caizse muğlak bir hal almış olup, konuya ilişkin birçok güncel yorum ve makalenin de eksik veya hatalı değerlendirmeler içerdiği gözlenmektedir. Bu makale, ilgili sürecin de değerlendirilmesi suretiyle; söz konusu hususu mevzuat hükümlerinin yorumlanması ve güncel yargı kararları aracılığıyla aydınlatmayı amaçlamaktadır.

25.02.2011 tarihinde 6111 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunun, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Sağlık Hizmet Bedellerinin Ödenmesi” başlıklı 98. maddesini “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. (…)” şeklinde değiştiren 59. maddesi ve “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.” hükmünü amir Geçici Madde 1 ile; söz konusu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları da dahil olmak üzere, trafik kazası sebebi ile kazazedelerin sağlık hizmet bedellerinin, sosyal güvenceleri olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır.

Trafik kazalarının ülkemiz açısından oldukça vahim bir sorun olması ve gerçekleşen birçok trafik kazasında zarara sebep olan aracın Zorunlu Mali Trafik Sorumluluk Sigortası bulunmaması nedeniyle kazazedelerin tedavi giderleri konusunda sıklıkla mağduriyet yaşadıkları göz önünde bulundurulduğunda, T.C. Anayasası’nın 2. maddesinde yer verilen “sosyal devlet ilkesi” gereğince böyle bir düzenlemenin ihdas edilmesi isabetli olmuştur. Ancak anılan yeni uygulama karşısında, ortaya Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sağlık giderlerinden sorumluluğunun konu ve miktar bakımından kapsamı, sigorta şirketlerinin ilgili giderlere ilişkin sorumluluğunun tamamen sona erip ermediği, ermediyse sorumluluğun hangi hallerde devam edeceği gibi sorunlar çıkmıştır. Bu konuya ilişkin olarak 27.08.2011 tarih ve 28038 sayılı Resmi Gazete’de “Trafik Kazaları Nedeniyle İlgililere Sunulan Sağlık Hizmet Bedellerinin Tahsiline İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” yayımlanmıştır. Anılan Yönetmeliğin 4/1 maddesinde “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları tedavinin gerektirdiği tüm sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Kurum tarafından Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yer alan hükümler doğrultusunda karşılanır.” hükmü öngörülmüş, ardından 8/1 maddesinde “Bu Yönetmelik hükümleri kapsamında Kuruma yapılan aktarım ile sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının Zorunlu Trafik Sigortası, Zorunlu Taşımacılık Sigortası ve Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası poliçeleri kapsamında sigortalılara ve hak sahiplerine karşı sağlık/tedavi giderleri teminatı bakımından sorumlulukları sona erer.” ifadeleri yer almıştır. Görüldüğü üzere ilgili mevzuat gereğince, trafik kazalarından kaynaklanan sağlık hizmet bedellerinin, Sağlık Uygulama Tebliği hükümleri kapsamında olmak kaydıyla, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı ve sigorta şirketlerinin ilgili giderlere ilişkin sorumluluğunun sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan prim aktarımı ile son bulacağı düzenlenmiştir.

Anılan düzenlemede SGK’nın ilgili giderlere ilişkin sorumluluğunun yalnızca Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) kapsamıyla sınırlı tutulması; sigorta şirketlerinin trafik kazalarına ilişkin tedavi giderlerinden sorumluluğunun da SGK’ya aktarılan primle sona ermesi gözetildiğinde, çeşitli mağduriyetler yaratmıştır. Zira mevzuat hükümlerinin lafzına göre, SUT kapsamı dışında kalan tedavi giderlerine ilişkin zararların tazmini konusunda; kazazedelerin, kusuruyla trafik kazasına sebebiyet veren aracın işleteni ve sürücüsü haricinde başvurabilecekleri bir merci bulunmamaktadır.

Devam eden süreçte, uygulamada ve doktrinde tartışmalı hale gelen, SGK’nın trafik kazalarından sorumluluğunu yalnızca SUT hükümleri ile sınırlayan Yönetmelik’in 4/1 maddesinin ilgili kısmının iptali talebiyle Danıştay 15. Dairesi’nde dava açılmıştır. Bahsi geçen davanın sonucunda, Kanunda yer almayan bir sınırlamanın Yönetmelik ile öngörülmesinin normlar hiyerarşisine ve dolayısıyla hukuka aykırı olduğundan bahisle, ilgili Yönetmelik hükmündeki “… Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yer alan hükümler doğrultusunda” ibaresinin iptaline karar verilmiştir. (2)

Danıştay 15. Dairesi’nin değinilen kararı sonrasında, konuya ilişkin Yargıtay kararları büyük oranda istikrar kazanmaya başlamıştır. Yargıtay’ın çeşitli daireleri, huzurlarına gelen uyuşmazlıklara ilişkin tutarlı kararlarında, “..Mahkemece hükme esas alınan raporda bilirkişi tarafından Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğu yönünden SUT kapsamında değerlendirmeye gidilmesi de doğru değildir. Mahkemece tedavi giderlerine ilişkin faturaların hizmet ile uyumlu ve gerekli olup olmadığı konusunda SUT kapsamında bir değerlendirme yapılmaksızın, kaza ile illiyet bağı bulunan ve 6111 sayılı Yasa kapsamında kalan tüm belgeli tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumlu olacağı dikkate alınması gerekmekte iken bunun gözetilmemesi yerinde değildir.” şeklinde hüküm kurmuştur. Paralel birçok kararda, “2918 Sayılı Yasanın 98 maddesi kapsamında kalan tedavi giderleri yönünden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, yasa kapsamı dışında kalan giderlerden ise davalı sigorta şirketinin sorumlu tutulması gerektiği”nden bahsedilmiştir. Keza güncel Yargıtay kararlarında sıklıkla, “Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sorumlulukları devam etmektedir. Bu durumda, mahkemece tarafların delillerinin toplanması, davacı tarafından talep edilen tedavi giderlerinden 2918 sayılı Kanunun 98. maddesi kapsamında kalanların ve SGK’nın sorumluluğuna esas olanların belirlenmesi için uzman doktor bilirkişiden alınacak raporla, 2918 sayılı Kanunun 98. maddesi kapsamında kalan tedavi giderleri olduğunun tespit edilmesi halinde SGK’nın davaya dahil edilmesi ve bu tedavi giderleri yönünden SGK’nın sorumlu tutulması gerektiğinin dikkate alınmaması doğru değildir.” minvalinde ifadelere rastlanmaktadır.

Açıklanan kararlar ışığında, en kritik önemi haiz husus; yasa kapsamında kalan tedavi giderleri ile diğer tedavi giderleri, başka bir deyişle belgeli/belgesiz tedavi giderleri ayrımıdır. Söz konusu hususta, anılan ayrımın kapsamını farklı yorumlayan iki bakış açısı gündeme gelebilecektir. İlkine göre, “belgeli” yahut “yasa kapsamında kalan tedavi giderleri” tabirinden anlaşılması gereken yalnızca MEDULA (ülkemizde genel sağlık sigortası ile sağlık tesisleri arasında, fatura bilgisini elektronik olarak toplamak ve hizmetlerin ödenmesini gerçekleştirmek için oluşturulmuş bütünleşik sistem) (3) üzerinde, provizyon tipi “trafik kazası” olarak seçilmiş tedavilere ve protez bedellerine ilişkin giderlerdir. Bu ihtimalde MEDULA provizyon tipi “trafik kazası” olarak girilmemiş tedavilerin, trafik kazası nedeniyle gerçekleştirildiği belgelenmiş sayılmayacağından, SGK’nın ilgili giderlere ilişkin sorumluluğundan bahsedilemeyecek; ancak ilgili giderlerin ilişkin olduğu tedavilerin ve protez bedellerinin, trafik kazasıyla illiyet bağının bulunduğunun ayrıca tespiti durumunda, sigorta şirketleri anılan “belgesiz” yahut “yasa kapsamı dışında kalan” giderlerden sorumlu olacaktır. Yine bu olasılıkta, anılan “belgesiz” giderlerin yalnızca MEDULA kaydı “trafik kazası” şeklinde olmayanlarla sınırlı yorumlanmaması gerekmekte olup, herhangi bir fatura yahut rapor sunulamamış olsa da uzman doktor bilirkişiden alınacak rapor marifetiyle, uygulandığı konusunda bir tereddüt bulunmayan ve trafik kazasıyla illiyet bağını haiz olduğu anlaşılan tedavilere ilişkin giderlerden ve protez bedellerinden de sigorta şirketlerinin sorumlu tutulması gerektiğinin kabulü lazım gelecektir. Ancak bu şekilde sınırlı bir yorumun bahsi geçen Yargıtay içtihatları doğrultusunda mümkün olmayacağı kabul edilmelidir.

Yürürlükteki mevzuat hükümleri doğrultusunda alınan Yargıtay kararları ile de uygulanmakta olan diğer görüşe göre; tedavi öncesi MEDULA kaydı “trafik kazası” olarak girilen tedavilerin yanında; kaydı bu şekilde girilmemiş olmakla birlikte, gerçekleştirildiği başka şekilde belgelenmiş tedavilere ve protez bedellerine ilişkin sağlık giderleri de belgeli ve yasa kapsamında sayılacak olup SGK’nın sorumluluğunda olacaktır. Ancak bu halde ilgili giderlerin SGK’dan tahsili, kuvvetle muhtemel açılacak bir dava ile ayrıca gerçekleştirilebilecektir. Herhangi bir şekilde fatura ya da rapor ile belgelenememiş ancak gerçekleştirildiği konusunda bir tereddüt bulunmayan ve trafik kazasıyla illiyet bağını haiz tedavilere ve protez bedellerine ilişkin sağlık giderlerinde ise, yine ilk ihtimaldeki gibi sigorta şirketlerinin sorumluluğundan bahsedilecektir. Mevzuatın, sigorta şirketlerinin sorumluluğunu, SGK’ya aktaracakları prim karşılığında sona erdirme ve sorumluluğu SGK’ya aktarma eğilimi karşısında, bu görüşün daha rasyonel olduğunu ifade etmek gerekir.

Özetle; 2011’den önceki süreçte, trafik kazaları nedeniyle ortaya çıkan sağlık giderleri, üçüncü kişilerde zarara yol açan aracın zorunlu trafik mali sorumluluk sigortası poliçesi kapsamında karşılanmakta iken, zorunlu olmasına karşın ilgili sigortası yaptırılmayan araçlar nedeniyle sağlık giderlerinin karşılanması konusunda sıklıkla mağduriyetler yaşanmaktaydı. İşbu mağduriyetleri gözeten Kanun Koyucu, “sosyal devlet ilkesi”nin gereği olarak anılan sağlık giderlerinin SGK tarafından karşılanması yönünde bir düzenleme yapma cihetine gitmiştir. Ancak daha sonra çıkarılan ve muhteviyatına yukarıda değinilen Yönetmelik marifeti ile SGK’nın ilgili giderlerden sorumluluğu Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) hükümleri ile sınırlanmıştır. Sonrasında, bahse konu düzenlemenin iptali talebi ile açılan davada, Danıştay 15. Dairesi, Kanunda öngörülmeyen bir sınırlamanın Yönetmelik ile düzenlenmesini göz önüne alarak hükmün ilgili kısmını iptal etmiştir. Takip eden süreçte, anılan iptal kararını ve sigorta şirketlerinin trafik kazalarına ilişkin sorumluluklarını hükme bağlayan genel hükümleri gözeten Yargıtay, birçok kararında; yasa kapsamında kalan belgeli tüm tedavi giderlerinden, SUT’a bağlı bir sınırlama olmaksızın SGK’nın sorumlu olacağına, yasa kapsamı dışında kalan ama kaza ile illiyet bağı bulunan sair tedavilere ilişkin giderler bakımından ise, sigorta şirketi, işleten ve araç sürücüsünün sorumluluğunun devam edeceğine hükmetmiştir.

 

KAYNAKÇA:

(1) http://www.tuik.gov.tr/

(2) Danıştay 15. Dairesi, 16.03.2016 tarihli 2013/7713 E. 2016/1779 K. sayılı kararı

(3) Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü 2012/5 sayılı Genelge (Trafik Kazalarına Bağlı Tedavi Giderleri) 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 17.01.2019 tarihli, 2016/2338 E. 2019/345 K. sayılı kararı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 16.04.2018 tarihli, 2015/9327 E. 2018/4115 K. sayılı kararı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 18.02.2016 tarihli, 2016/1123 E. 2016/1929 K. sayılı kararı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 12.02.2018 tarihli, 2017/4593 E. 2018/816 K. sayılı kararı

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 27.11.2018 tarihli, 2017/1842 E. 2018/8738 K. sayılı kararı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 16.04.2019 tarihli, 2016/10385 E. 2019/4868 K. sayılı kararı

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 27.11.2018 tarihli, 2017/1910 E. 2018/8737 K. sayılı kararı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 21.03.2018 tarihli, 2015/8687 E. 2018/2852 K. sayılı kararı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 30.03.2015 tarihli, 2014/131 E. 2015/5027 K. sayılı kararı